Dünya insanı olmak , keşfetmek ve yeni yerler tanıyıp yaşamlara dokunmak hep ilgimi çekmiştir. Tıpkı kitap okumak gibidir bunu deneyimlemek Neyle karşılaşacağını bilmeden yola koyulmak , rota belirlemek. İşte yine o anlardan biriydi Sırbistan maceram Devamında Montenegro ve Arnavutluk'a geçip oradan da evimin yolunu tutacaktım.
Antalya'da erken başlayan gün Korona prosedürleri sebebiyle gereğinden fazla uzamış Başkent Belgrad'a varış biraz gecikmeli olmuştu
Üstüne birde hava soğumuş yağmur başlamış ve kullanacağım toplu taşımayı kıl payı kaçırmıştım!
ama ne olursa olsun keyfimi kaçırmayacağıma söz vermiştim zaten aradığımda macera değil miydi!
Biraz uğraşın sonrasında nehir üzerinde konaklayacağım harika Apart Otele ulaşıp uykuya dalıveriyorum
Sabah uyanır uyanmaz karşılaştığım manzara beni adeta büyülüyor
Herkese içten bir selam verdikten sonra kısa bir sabah yürüyüşüne çıkıyorum bu harika yerde!
Döndüğümde kahvaltı çoktan başlamış bile Kenarda kemanıyla çalışma yapan Alex dikkatimi çekiyor Hemen sohbete başlıyorum Müziğiyle dünyayı gezen bu genç adamla
Çaldığı notalar herkesi büyülemişken en son Amerika'da seneler önce beraber çalıştığımız Sırp arkadaşım Milos'un yolda olduğunu öğreniyorum. Benim için heyecanlı bir buluşma olacak!
Mini bir şaka sonrası karşılıyorum kendisini Sohbet muhabbet alıp başını gidiyor!
Evinde eşi ve minik kızıyla misafir ediyorlar bir süre beni Hatta eşimde merhaba diyor onlara Ne güzel şey şu teknoloji!
Bu şirin aileyi mutlu yuvalarında baş başa bırakıp şehrin altını üstüne getirmeye çıkıyorum Çok şükür ki hava ısınıyor. Derken çok özlediğim börekçileri görüyorum Bir çocuğun oyuncağa kavuşuşundaki sevinçle koşup sıraya giriyorum hemen!
Bu enfes lezzetlerin tadına bakarken yol kenarında çok üzgün duran yaşlı bir teyzeye takılıyor gözlerim Acının sevincin hüznün dili dini ırkı yok Hemen kısıtlı paramla tek dal da olsa bir çiçek alıp koşuyorum yanına! Gözlerindeki mutluluk görülmeye değer Mutlu etmeyi seviyorum Her şey yalan şu dünyada!
İnsanları akıp giden şehri gözlemliyorum genel bir telaş hakim Herkes bir yerlere yetişme çabasında. Yaşayan yerlerden burası anlıyorum.
Bugünlük yeterince yoruldum deyip muhteşem butik otelimin yolunu tutuyorum Akşam yemeğini tıpkı Alex gibi hünerlerini sergileyip enfes lezzetler ortaya çıkaran İtalyan Lucas'ın elinden yiyeceğim.
Gördüğüm en samimi pozitif insanlardan biriydi kendisi Zaten ne ister ki insan başka!
Yemek sonrası uzunca bir kahve sohbeti yapıyoruz Nerelere gezdiğini bu kadar iyi nasıl yemek yaptığını soruyorum
Ertesi gün 21:00 a kadar zamanım olduğunu hatırlayıp şehri turlamaya devam ediyorum Gördüklerim beni etkilemeye devam ediyor Bir yandan araştırıp okuyup bir yandan gözlem yapmaya devam ediyorum
Sonraki güne Avrupa'nın en güzel tren yolculuğu olduğu söylenen Montenegro'da uyanmak için tren biletimi almam gerektiğini hatırlayıp Gar' gidiyorum ama ne mümkün kayboluyorum! Neyse ki Miloş imdadıma yetişiyor ama gelme talebini reddedip yolu tarif etmesini istiyorum ve mutlu son !
Bakalım sonraki maceralarımda beni neler bekliyor olacak....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder